ZENGİN BURJUVA VELETLER ve ÜÇÜNCÜ SİNEMANIN DİYALEKTİĞİ


Sinema sektöründe asistanlık yaparak başladığım sonra film yönetmeni olarak devam ettiğim yolda, ilerlediğim güzergâh, hep sanat sineması olarak tarif edildi.

Eğer bir yönetmen olarak tescillenirseniz insanlar sizin neden böyle bir meslek tercih ettiğinizi samimiyetle öğrenmek isterler. Röportajlarda kaçamayacağınız öncelikli sorulardan biri neden sinemadır. Neden sinema yapıyorsunuz?

Yönetmen arkadaşlarımla en çok dalgasını geçtiğimiz, en klişe bulduğumuz sorudur bu. Bir süre sonra her birimiz, üzerine pek düşünülmemiş, külfetsiz cevaplarla çevresinden dolanmayı öğreniriz. Oysa bu soru, basit soruların sahiciliğini, gerilimini taşır üzerinde ve gerçek bir cevap verilmezse, muhattabına sunabileceği en iyi seçenek vasatlıktır.

Mike Wayne “Üçüncü sinema’nın diyalektiği: politik film” kitabında sinemayı üçe ayırır. Birinci sinema (ana akım, egemen sinema), ikinci sinema ( sanat, yönetmen sineması) ve bir de üçüncü sinema vardır. Üçüncü sinema, üçüncü dünyadan çıktığı için bu coğrafya ile özdeşleştirilen ama coğrafyadan daha belirleyici bir unsur olarak sosyalist bakış açısıyla tanımlanan ve tarafsız olmaya yönelik her türlü isteği reddeden sinemadır. Hızlı çağrışımlarla hemen her şeyi yerli yerine oturtan bir sınıflandırma. Birinci sinemada egemen söylem ve ticari kar ön plandadır, üçüncü sinemada sosyalist anlatı ön plandadır, sanat sinemasında ise sadece sanat önemlidir. Sanat buralardan, bu realiteden, bu insanlardan bağımsız yine sanat için yapılır. Ve sanatçılar için de ne para kazanmak önceliklidir ne de halk.  Böylece neden sinema yaptığımız sorusu kendi içine bükülerek yok olur.

Mike Wayne kitabında, sayısal olarak dünya sinemasındaki küçücük yerine rağmen üçüncü sinemanın dönüştürücü ve sarsıcı gücünün altını çizer ve diğer sinemalarla karşılaştığı yerlere ve çatışma noktalarına bakar. Bir süre sonra sanat sinemasının bu karşılaştırmanın dışında kaldığını, sözünü yitirdiğini fark ederiz. Asıl çatışma seyirciye ulaşma ve onu dönüştürme hevesiyle egemen sinema ve üçüncü sinema arasındadır. Ana akım sinema eğer kar elde edebilecekse her türlü ideolojiyi kucaklayabilir, üçüncü sinema ise eğer seyirciye ulaşabilecekse farklı anlatı biçimlerine yer açabilir, egemen üretim ağlarına dâhil olabilir. Çünkü ikisinin de sevsek de sevmesek de bir amacı vardır

Bu tartışmaların en görünür olduğu film Gillo Pontecorvo’nun yönetmenliğini yaptığı “Cezayir Bağımsızlık Savaşı” olabilir.  “Cezayir Bağımsızlık Savaşı” 1965 yılında Cezayir Fransız sömürgesinden kurtulduktan 3 yıl sonra Cezayir hükümetinin desteği ile çekilir.  Gösterime girdikten sonra bugün rahatlıkla oksimoron diyebileceğimiz tartışmaların içine düşer. Çünkü film bir taraftan sanat camiasının uluslararası, büyük festivallerinde önemli ödüller alırken bir taraftan da seyirci tarafından izlenme sayılarıyla onurlandırılır. Cezayir halkının direnişine verdiği tutkulu destek ama bir yandan da savaşın her iki tarafını gösterirken tutturduğu denge Pontecorvo’yu politik sinemanın en güçlü isimlerinden biri yaparken, film gerilimli atmosferi ve yüksek aksiyonu ile geleneksel tür sinemasına benzetilir.  Bu yüzden avangart sinemacılar tarafından   -örneğin Cahiers du cinema dergisini çıkaran Fransız sinemacılar tarafından- sistemin içinde kalmakla, bu yüzden de muhalif sinemanın doğru bir örneği olmamakla suçlanır.

Gillo Pontecorvo’nun kendilerine cevabı şöyle olacaktır: “Zengin burjuva veletler![1] Üslup biraz nahoş ve uzlaşmadan uzak ama bu tartışma, sinemada biçimi, onu politik işlevinden tamamen koparacak kadar kutsayan batılı avangartın durumunu görmek açısından ilginç bir örnek.

Pontecorvo’nun kendisini eleştirenlere verdiği diğer yanıt da kapitalizmin çelişkili doğasının nasıl avantaja çevrilebileceğini görmek açısından zihin açıcı: “Bir yapımcının para kazanacağını düşündüğü sürece kendi sınıfsal duygusuna rağmen, politik bir film yapacağına inanıyorum. Para kazanacağından eminse babasının bir hırsız ve annesinin de bir fahişe olduğunu gösteren bir filmi dahi yapacağını düşünüyorum. Bu o andaki duruma bağlıdır.” [2]

 

 

 

[1] Mike Wayne, Politik Film Üçüncü Sinema’nın Diyalektiği, 2011, Yordam Kitap, Sf.21

[2] Georgakas, D. ve Rubinstein, L. (1983), The Cineaste Interview: On the Art and Politics of the Cinema (Chicago: Lake View Press). Sf.95

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir