Beynin Sağ Tarafı İle Çizim


“Sıradan algının alışılmışlığından silkinmek, birkaç sonsuz saat için iç ve dış dünyayı görebilmek, kelime ve nosyonlara saplanmış bir hayvana göründükleri gibi değil, doğrudan ve koşulsuz kavrandıkları gibi, yani aklın bütünü ile… Bu herkes için paha biçilmez bir deneyimdir.”

ALDOUS HUXLEY (Algının Kapılar, 1954)

DÜŞÜNCELERİNİ SUSTUR
Öyle büyük bir ressam olmak değildi hayalim. Sadece gördüğüm şeyleri çalakalem de olsa çizebilmek istiyordum. Resim derslerine ve resim kitaplarına harcadığım hatırı sayılır bir paradan sonra beceriksiz olduğuma -ya da daha iyi niyetli cümlelerle- bunun uzun yıllarımı alacak meşakkatli bir iş olduğuna karar vermiştim.

Geçen gün bir sahafta Betty Edwars’ın “The new drawing on the right side of the brain: Beynin sağ tarafı ile çizim” kitabını buldum.
Sanki biri üzerimdeki kötü büyüyü bozmuş gibi. Bir hafta oldu kitabı okumaya başlayalı ve artık çizebiliyorum.
Bir resim öğretmeni olan Betty Edwards bu kitabı 1979 yılında yazmış. Kendi ülkesinde her on yılda bir tekrar tekrar basılmış. On üç dile çevrilmiş.


Türkiye’de ise basılmak için 2011 yılına kadar beklenmiş maalesef. Oysa alanındaki en önemli kitaplardan biri.
Gençliğinde güzel sanatlar eğitimi alan Betty Edwards yaşamını bir sanatçı olarak sürdürmek konusunda yaptığı mütevazı denemeler başarısız olunca bir lisede resim dersleri vermeye başlamış. Öğretmenlik yapmak merak duygusunu ve sanatçı ruhunu hiç öldürmemiş olmalı. Öğrencilerinin resim yapmayı öğrenirken neden bu kadar zorlandıkları meselesini kendisine ciddi ciddi dert edinmiş ve bu merakı onu beyin üzerine yapılan çalışmalara yönlendirmiş.
Kendisi en önemli kırılma noktasını bir gün sınıfta öğrencilerinden Picasso’nun bir resmini baş aşağı kopyalamalarını istediğinde yaşadığını söylüyor. Resim ters durduğunda -yani öğrenciler ne çizdiklerini bilmediklerinde- ortaya çıkan resimler o kadar güzelmiş ki hepsi çok şaşırmışlar. Haliyle merak etmiş. Bir şeyin doğru halini çizerken bu kadar zorlanan öğrenciler resmi ters çevirdiğinde nasıl bu kadar başarılı çizebiliyorlar? Yıllarca takip ettiği bilimsel çalışmalardan sonra artık bu soruya rahatça cevap veriyor: Geveze, kibirli, her şeyi bildiğini zanneden beyninizin sol lobunuzu susturmanın bir yolunu bulursanız siz de her şeyi çizebilirsiniz.
Bölünmüş beyin çalışmalarıyla ünlü nöropsikolog Roger W. Sperry’nin Nobel ödüllü araştırması Betty Edwards için oldukça yol gösterici olmuş. R. W. Sperry’nin bu çalışması beynin iki hemisferinin (iki lobunun diyelim) farklı düşünme biçimleri kullandığına dair çarpıcı bulgular paylaşıyormuş. Ayrık beyin sendromu olan hastalarla yapılan deneyler göstermiş ki sol hemisfer sözel ve analitik, sağ hemisfer ise görsel ve algısal diyebileceğimiz farklı dinamiklerle çalışıyor. 1981 yılında kendisine ödül kazandıran bu bilgiler artık pek çoğumuza tanıdık hatta yavan geliyor olabilir.
Ama Betty Edwards’ı hala değerli bir yazar ve minnetle anılan bir öğretmen kılan, bu bilgilerden kendi resim çizme tekniklerini geliştirmesi olmuş. Koca bir kitabı ve yıllara yayılan öğretmenlik deneyimlerini birkaç cümleyle özetlemek zor ama kısaca şunu söylemek mümkün: Konuşabilmemizi, teoriler geliştirmemizi, iletişim kurmamızı ve şu makus medeniyeti kurmamızı sağlayan sol hemisfer resim çizerken hiçbir işe yaramıyor. Hatta sürekli isimlendirerek, dikkat dağıtarak, size çocukça şeyler yaptığınızı söyleyerek köstek oluyor. Dolayısıyla da öğrenme süreçlerinize sekte vuruyor. Çizerken sol lobunuz devrede olduğunda, çizdiğinizi bu burun, bu masa, bu gökyüzü vs. diye ayırmaya başlıyorsunuz. Ve bu isimlendirme resim çizerken asıl ihtiyacınız olan bilgileri; oranları, açıları, kesişimleri, boşlukları kaçırmanıza sebep oluyor. Çizilecek nesneyi ters çevirmek sol lobunuzu susturma tekniklerinden sadece biri.
Ön yargılı olduğu su götürmez olan sol lobun görmekle ilgili yarattığı zorluklar bununla da bitmiyor. Betty Edward diğer engelleri şöyle anlatıyor:
“Gözler sürekli çevreyi tarayarak görsel bilgi toplar. Ancak iş dışarıdan toplanan görsel bilgiyle bitmez. Görülen şeylerin en azından bir kısmı kişinin eğitimine, düşünce yapısına ve geçmiş tecrübelerine dayanarak değişir, yorumlanır ve kavramsallaştırılır. Görmeyi beklediğimiz ve ya da görmeye karar verdiğimiz şeyleri görme eğilimindeyizdir. (aman alllahım!) Bu beklenti ya da karar çoğunlukla bilinçli bir süreç değildir. Aslında beyin biz farkına varmadan bekleme ve karar verme işini yapar ve sonra retinaya çarpan ham veriyi ya değiştirir, ya yeniden düzenler ya da yok sayar. Çizim yaparak algıyı öğrenme, bu süreci değiştirip daha farklı, daha doğrudan bir görme türü sağlıyor gibidir. Beynin düzenleyiciliği her nasılsa beklemeye geçer, böylece kişinin tam olarak ve belki de daha gerçekçi görmesine izin verir.
Bu tecrübe çoğunlukla heyecan verici ve etkileyicidir. Öğrencilerimin çizim yapmayı öğrendikten sonra sık sık yaptıkları yorum, “Hayat daha zengin görünüyor artık” ve “ Görülecek bu kadar çok şey olduğunun ve her şeyin bu kadar güzel olduğunun farkında değildim,” oluyor.”
Resim üzerine olan bu kitap bana Aldous Huxley’in “Algının Kapıları” kitabını hatırlattı. A. Huxley Algının Kapıların’da peyote bitkisinden elde edilen ve kullananın algılarında halüsinojenik etki yapan meskalin adlı maddeyle ilgili tecrübelerini anlatır. Huxley yaşadığı bu tecrübeyi paha biçilmez bulur. Çünkü bu maddenin sıradan algılarını aşmasını sağladığını ve dünyayı daha sahici bir şekilde görmesini sağladığını söyler.
Algınızın kapılarını açmak için ister resim yapın ister meskalin kullanın. İkisi de bağımlılık yapmadan güzel kafa yapıyor gibi duruyor.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir